21 Nisan 2014 Pazartesi

Bir Minibüs Hikayesi


Saat 6:00 sularında yatağımdan kalktığımda bahsedeceğim olayı yaşayana kadar gayet sakin ve kendi halimde bir insandım.  İçimde kopan fırtınaları hissedebilmeniz için yanımda olmanız gerekirdi.

Kulaklığımı unuttuğumda her zaman başıma ilginç olaylar gelir. Bugün de ona benzer bir olay yaşadım. Elimi havaya kaldırdığımı gören minibüs şoförü önümde durdu ve minibüse bindiğimde radyodan ilahi sesleri yükseliyordu. Kulaklığım olmadığından kulağım ilahideyken gözlerim de insanların üzerindeydi.
Duraklar ilerledikçe inenlere karşılık minibüse yeni insanlar katılıyordu. Bir adam girdi kapıdan içeriye, adamın pis kokusunu o an burnumda hissettim. Adamı baştan aşağı süzdüğümde fazlasıyla yıpranmış ayakkabıları ve eskimiş kıyafetlerinin olduğunu gördüm. Yollar uzayıp giderken ilginç bir diyaloğa şahit oldum.

Bahsettiğim adam minibüs şoförüne yaklaşarak mahcup ve olabildiğince kısık bir sesle:
"şoför bey param yok, inecek miyim?" diye sorduğunda içimden bir parça kopmuştu.

Şoförün cevabı aşağılayıcı ve fazlasıyla yüksek bir ses tonuyla:
"paran yoksa ineceksin arkadaşım! sabah sabah delirtmeyin adamı!" diye olmuştu.

Sadece iki lira için birisinin bu kadar acımasızca davrandığına inanamıyordum. Ben o an radyodaki ilahiye takılmıştım. Dindarlığın değil, insanlığın kıymetli olduğunu o an anlamıştım. İnsanları dindar olduğu için iyi, ateist olduğu için de kötü olarak sınıflandırmanın da bir o kadar tehlikeli olduğunu anlamıştım. Dindar, ateist, beyaz ya da siyahi... Mesele insanlıktaydı. İnsan, canlı bir varlıktı. Diğer canlılardan zekamız ile farklılaşamıyorsak vicdanımız ile farklılaşmalıydık. Vicdan, insanlık için çok büyük bir adımdır. Hepimizde varolan vicdanı kullanmayı unutmayalım ki insan olmamızın bir değeri olsun.

16 Nisan 2014 Çarşamba

Dünya Edebiyatı Klasik Eserlerini Neden Okumalıyız?


Kitap okumak hobi değil, gereksinimdir. Dünya klasiklerini okumak ise gereksinimden ötedir. İhtiyaç değil, zorunluluktur. 

İlkokuldan beri zorla dayatılan kitap okuma baskısına boyun eğerek sıkılarak da olsa klasikleri okumuşuzdur. Kitap okumanın dayatmayla yürümeyeceğinin, dışı süslü içi boş kitapların zaman kaybı olduğunun farkına varan kişi klasik eserlere yönelir. Klasik kitaplara ben bunu okuyayım diyerek başlanmaz. Bu eseri tekrar okumalıyım denilerek başlanır. Eldeki klasiği görenler "sen daha bunu okumadın mı?" sorusunu sormaktan bıkmaz. Göz gezdirilerek değil, yavaşça ve kavrayarak okunur. Çünkü bu tür eserlerde her zaman verilmek istenen mesaj vardır.

Dünya edebiyatı klasiklerinin belli kitaplardan oluşmasının sebebi eserlerin bütün dünyaya hitap etmesidir. Açlıktan bir deri bir kemik kalmış insan ile gözü doymak bilmeyen zengin insana aynı duyguları hissettirir.  Ateist adam ile katolik hristiyanın aynı duyguları paylaşmasını sağlar.

Dünyaya olan bakış açınızı bu kitaplarla bambaşka yerlere taşırsınız. Günümüzde kapitalizmin tüm dünyada baş göstermesine rağmen elimizden bir şey gelmemesinin sebebi çoğunluğun Robin Hood'u okumamış olmasından geçer. Hala daha çocuklarını acımazca dövenlerin olması Şeker Portakalı'nın okunmamış olmasındandır.

Bu eserlere "zaman kaybıydı!" diye hayıflanılmaz. Hayıflanılacak bir şey varsa o da kitabı anlayacak kapasiteye henüz ulaşılmamış olunmasıdır.

Bambaşka deneyimler yaşamanıza sebebiyet verir. Yeri gelir Rusya ve Fransa arasındaki çekişmeli savaşa tanıklık edersiniz. Yeri gelir 6 yaşındaki Zeze gibi düşünürsünüz. Maceradan maceraya koşturur, farklı dünyalarda sürüklenedurursunuz. Bu kitaplar düşsel zenginliğin, düşünsel faaliyetlerin doruk noktasını oluşturur. İncecik bir kitap, hayatınızı değiştirebilir. Yazarın üslubu bir eserde çok acımasız olabilirken başka eserlerde dostunuzmuşcasına keyif verebilir.

Basım tarihinde yüzyıllar öncesini gösteren bir kitap, bugünün olaylarını anlatabilir. O zaman anlarsınız, yüzyıllar boyunca gelişenin sadece teknolojiden ibaret olduğunu.

Klasik eserler okunmalıdır. Klasik eserler puzzle parçalarına benzer, her okuduğunuz eser puzzle'ı tamamlamanıza katkıda bulunur. Tamamdır, ben hepsini okudum dediğinizdeyse ortada tek bir puzzle parçası kaldığını görürsünüz. Ortayı doldurmak için çaba sarfetmek gerekir. Okunulan klasik eserleri tam anlamıyla uygulayabildiğinizi düşündüğünüzde puzzle'ın tamamlanması işten bile değildir.