16 Aralık 2018 Pazar

Teorinin Karşısına Olgu mu, Bir Başka Teori mi Gelmelidir? -Popper ve Lakatos ekseninde incelenmesi:


Bir teorinin karşısına olguyu değil, ancak bir başka teoriyi koyabilirsiniz. -Lakatos
Popüler mit, teoriyi güçlendiren etmenin olgu olduğunu söyler. Teorinin karşısına olgu gelmelidir. Fakat popüler mitin aksine Galileo, mekanikte çok az deney icra etmiş gibi gözükür. Teorisini ifade ederken atıfta bulunduğu deneylerin çoğu, düşünce deneyleridir. Bu, yeni teorilerin bir biçimde olgulardan çıkarıldıklarını düşünen ampiristler için paradokslu bir olgudur.[1]

Lakatos, Popperci pozisyonla müşterek çok şeye sahiptir. En önemli farklılıklardan biri Popper’de kararlar, yalnızca tekil önermelerin kabulü ile ilgili oldukları halde, Lakatos’da aygıtın katı çekirdeğini teşkil eden üniversel önermelere uygulanabilecek ölçüde genişletilmesidir.[2]

Bir diğer farklılık ise, Popper’ın biliminin teorinin karşısına olgu gelmesi gerektiğini destekleyen bir yapıda olduğunu söylemek mümkün iken aynı durum Lakatos için geçerli değildir. Lakatos, teorinin karşısına karşıt bir teori gelmesi gerektiğini öne sürer.

Popper’a göre bir kuram, “onu yanlışlayabilecek can alıcı bir deney veya gözlem ortaya atabiliyorsa bilimseldir; bunun gibi bir “olanaklı yanlışlayıcı” tümüyle reddediliyorsa, o kuram sahte-bilimseldir”.[3] Bilimsel kuramların öngörüleri deneysel gözlemle çeliştiği takdirde kuramlar yanlışlanır ve çok geçmeden terk edilir, bilim de bir yanlışlanabilirlik süreciyle, bir eleme süreci şeklinde ilerler. Lakatos da bilimin “ilerleyici” yanının olması gerektiğini söyler. Dolayısıyla her geçerli teorinin bir önceki teoriden daha fazla olguyu açıklaması da beklenir. Lakatos bilimi, bilim tarihinden-zamandan bağımsız düşünemez. Bundan dolayı teorinin karşısına bir başka teoriyi koyar. Ortaya çıkan mevcut iki teoriye de zaman verilmesi gerektiğini söyler.  İlerlemeyi sağlayan teori ise devamlılığını sürdürecektir.



[1] Chalmers, A. Bilim Dedikleri, Vadi Yayınları, çev. Hüsamettin Arslan, 1994, s. 141.
[2] a.g.e., s. 146.
[3] Lakatos, I. Bilimsel Araştırma Programlarının Metodolojisi, Alfa Yayınları, 2014, s. 23.

12 Ocak 2018 Cuma

Potansiyeller: “En” olmak ve “Daha” olmak

İnsan potansiyelleri olan varlıktır; potansiyellerinin farkındadır fakat sınırlarını bilmez. Herkes en iyi, en mükemmel olamaz. En olmak yalnızca birliğe atfedilebilir. Enlik sıfatını bir kişiye atfettiğimizde geriye kalanlar yalnızca olduğundan “daha” iyi olma potansiyeline sahiptir. Herkes daha iyi olma çabası içerisindedir fakat bazıları “daha” olmakla yetinirken bazılarıysa sadece “en” olarak tatmin duygusuna erişir.

Her birimiz daha iyi olmak için çabalarız çünkü bu çaba, gelişimin bir parçasıdır. Gelişim süreklilik izleyen ve geriye dönüşler içermeyen bir mekanizmadır. Yaşlanınca eli ayağı tutmayan birisi gelişim halindedir. Eli ayağı tutmayan birisinin zihinsel gelişmeye devam ettiği söylenebilir. Potansiyeller, zihne bağlı olarak neler yapabileceğinin farkında olunmasıdır. Zihin ucu bucağı olmayan bir deryadır. Ulaşılmayacak olan için çırpınır durursunuz fakat erişemezsiniz. Bu, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini hatırlatır. İnsan fizyolojik ihtiyaçlarını, barınma ihtiyaçlarını, sevgi ihtiyaçlarını, saygınlık ihtiyaçlarını karşılayabilir. Bu sırayla ilerledikten sonra insan “kendini gerçekleştirmek” ister. Fakat kendini gerçekleştirmiş bireyden bahsetmek mümkün değildir. Potansiyelleri olan varlık henüz sonuçlara erişemez. Aristoteles’in terimiyle “tümevarım” hiçbir zaman mümkün değildir. Sonuçlanmayan için yalnızca “kendini gerçekleştirmekte olan” sıfatından bahsedilebilir. Bunun kıstaslarını ise diğer temel ihtiyaçlarını karşılayan bireyin belirleme hakkı vardır.

En olmak ve daha olmak arasındaki seçimi herkes yapamaz. Potansiyellerin çocukken açığa çıkarıldığı ve geliştirmek için çaba harcandığı yerde potansiyellerinin farkında olan çocuk “en iyi” olma yarışına girer. Potansiyellerin peşinden gitmek hiçbir eğitim sisteminde öğretilen bir şey değildir. Eğitim sistemi en iyi olmak isteyenle daha iyi olmak isteyeni aynı sıralarda eğitmek üzerine yapılanmıştır. Halbuki yarışın olmadığı yerde kazanan yoktur. En iyi olma yarışı ancak ve ancak yarış dahilindedir. Kendinden aşağı seviyedekilerle beraber öğrenen birey hiçbir zaman yarışa dahil olamaz ve potansiyellerin açığa çıkması gecikir, ertelenir veyahut gerçekleşmez.


En iyiyi hedefleyen insan her zaman daha iyi olma zorunluluğunu içerir. Daha iyi olmayı hedefleyen birey ise en iyiye ulaşamaz. Hedeflerini büyük tutan büyük yol kateder. En iyi olmak isteyen birey atabileceği en büyük adımı atmak isterken daha iyi olmak isteyen birey yalnızca önceki adımından daha büyük bir adım atmayı umarak eyleme geçer. Başarı, potansiyellerinin farkında olan bireyin en iyiyi hedeflemesiyle de gerçekleşmez. "En iyi"yi hedefleyen geçici bir yarışa girmiş bulunur. "En iyi olarak kalmayı" hedefleyen birey ise hiçbir zaman olduğu yerde durmayacak ve adımları her zaman olabildiğince büyük ve istikrarlı olacaktır. Başarının anahtarı işte tam da buradadır.